

Çoğu cümlelerimize,
Başkaları şöyle yaşıyor,
Başkaları şunu yapıyor,
Başkaları bunu söylüyor,
Başkaları, başkaları…
Ne kadar kolay konuşuyoruz başkaları için. Sanki başkaları hakkında konuşmak bizim en doğal hakkımız. Sanarsın yaşam gayemiz başkaları, suçlarken de önce onlardan başlarız.
Oysa biz de başkaları için, bir başkasıyız.
Hayat dediğimiz bireysel değil midir?
Canlı tutan nefesini, sen için bir başkası mı alıyor?
Yaşamak hür olmak, tek olmak anlamına gelmiyor mu?
Bir söz vardır hani:
“Başkasına yara olandan, bana merhem olmaz.”
Elbette doğru ama bir yere kadar!
Oradaki başkası aslında ben, sen, o…
Bende derim ki;
“Ben yaraysam, başkasına ilaç olamam.”
Çuvaldızı biraz kendimize batırmaya ne dersiniz?
Mesela;
Sevdiğine sevgini sunmak, söylemek,
Bir dosta vefalı olmak,
Hastaya şifa dilemek,
Zorda olana “Yapabileceğim bir şey var mı?” demek,
Sıkıntılı günlerinde, omuzuna dokunmak,
Ben, ben, ben buradayım,
Ben yanındayım duygusunu hissettirmek bu kadar zor olmamalı…
Aslında bunların hepsi bilindik cümleler, anlatımlar gibi gelse bile bizlere;
Beni ve benden içeriyi dengeye getirmek, ruhu pozitife çekmek, seçimlerimizde daha doğru kararlara erişmek konusunda her daim rehberdir.
Başkaları dediğimiz:
Burayla yakın bağlantılı olsa da, her birinin ayrı ayrı bir yeri, bir görevi vardır hayatımızda.
Kimileri birden gelir, birden çıkar giderler; bir yol gösterir, bir iş sahibi eder, bir makas attırır yaşamımızda.
Kimileri dönemsel olur, bir süre yaşarsın kah paylaşımda bulunarak, kah savaşarak; bu kişiler öğretmendir hayat yolunuza, kötü bir tecrübeyle ders, güzellikler ile anı olurlar, nasıl bir ilişkiniz varsa o şekilde hatırlanırlar. Ya sızıdır ya da deva.
Kimileri ömürlüktür. Başta kendin, anne, baba, kardeş, eş, dost, evlat, sonsuz sevilecek, vazgeçilemeyecek aşk, karşı konulamayan tutku dahası bağlı olduğun insanlar. Çaresizlik ile yüzleşene kadar, birlikte yol alırsın.
Doğru, başkaları olmadan tecrübe, aşk, sevda, tutku, sevgi, şefkat, vefa; yaşanmıyor, öğrenilmiyor da. Peki tüm bunlar olurken ben neredeyim?
Ben, bu şekilde harmanlanırken, savrulurken, savaşırken, sulh içindeyken neler kattım kendime?
Bir daha, bir daha yaşamamak için nelerden vazgeçtim, neleri seçmeye karar verdim, neleri ışık ettim yoluma?
Neleri göğüslendim, başardım,
Neleri yanlış yaptım, yenildim,
Neleri çağırdım kendime, yaşattım,
Neleri itikledim, kaybettim…
En son ne zaman sorduk kendimize?
Başkaları yaraysa,
Ben deva oldum mu kendime?
Pekala, aslında biz miyiz kendimize düşman olan yoksa, başkaları mı?
Biz miyiz insanları bu kadar önemli kılan, kendimizi de yok sayan?
Hayal kurmak zor değil; ne kadar hayal kurdum, gerçekleştirmek için çabalamadıktan sonra ne önemi var?
Sessiz, eylemsiz bir duvar mıyım?
Hayır dediğini duyar gibiyim.
Öyleyse;
Size soruyorum yanıtlayın sorularımı,
Düz duvarlar?
Elif ACAR
İnsta: elifacar_e
Her zaman ki gibi farklı bir açıdan bahsetmişsiniz, başkaları ne derse desin 5 dakika sonra unutulur gider, yine biz kendi benliğimiz ve yakınımızdakiler ile birlikte kalırız….